Kendisiyle deneme süresi bitince bir yıllık mukaveleye imza atmak istedi. Memnuniyet öyle basit birşey değil ama. Başka kriterleri var. Bazı şeyler cidden zor oluyor. Ben ya da bir başkası kafasındakini/belki kalbindekini gösteriveremiyor. Ben ya da birbaşkası bunu yapmamalı. Ben ya da birileri bu kadar beş dakikada masamda görmek istiyorum. Ben söylemeden kahvem hazır olsun dememeli. Ben ya da bir başkası zaten on gün, üç ay, yarım yıl, otuz yıl içinde zaten masasında göreceğini bilmeli. Bunu bilmek için elbette beklentilerini düşürmesi gerekmemeli fakat birazcık da sabredebilmeli. Kuşlar böyle ölüyor çünkü. Orda yörükler bu tip vakalarla geberip gidiyor her gün. Şiir yazmaklarla olmayan yörüklükler bunlar. Kalpten kalbe, kentten kente, zihinden zihine. Buldum dediği zaman gururunu kaybediyor yörüklük. Yurt edinince savaşçı millete dönüşüp resmi ideolojilere, mezhep savaşlarına kurban gidiyor.
Kızılbaşlık elinde değildir hiçbir yörüğün. Yörüğün tek bildiği devam etmektir. Huzur içinde yaşamak. Vermektir, almaktır. Ama ne almasını tam biliri obalıdan, ne obalıya vermesini tam biliri. Sosyal paylaşım sitelerinde otomatik yazmaktır yörüklük. Öyle naif ve kinci. Lirik anlara boğulduğumuz hepimizin olur, dinlemeyi bilmez ama herşeyi anlamak da ister. Ne demeli, hem lütuf hem lanettir.
Mutlu olmak kaç para bilemezük.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder