10 Şubat 2015 Salı

Watch Your Back

Yoğun istek üzerine blog girişi yapıyorum. Uzun zamandır sessizdik. Sessiz olunca bir takım kişiler toplanıp yurdunuzun içine yurt kuruyorlar.

Söylenecek şey olmadığından değil. Ülkece hassas dönemden geçtik. Bir takım darboğazlardan geçtik. Sabuncubeli geçidinde kazalar yaşandı.

İstemezük.

Söylenecek şeyler elbette var. Şiirde hala masa dağıtmaya çalışan permenent ergenler, küfür edince eleştiri yaptığını sananlar.

Önüne gelen dergi çıkardı. Yeminle, yoldan adam çevirsen bu kadar adam toplayamazsın. Herkes dergi oldu, herkes kadro oldu. 

İzlemezük.

Gençler! O fareyi sakin bir şekilde yere bırakıp ayağınızla itin. Ellerinizi klavyeden uzaklaştırıp görebileceğimiz bir yerde tutun.

Kataloglarınızı lütfen IKEA'nın reklam sorumlusuna sunun. Kitabevlerindeki raflar yeterince ıvır zıvırla dolu zaten. İlla birşeyler yapacaksanız oturduğunuz mahalleden başlayın.

Sizin yüzünüzden yazı yazmak zorunda kaldım. Hiç istemiyorum. Ne zamandır olup bitenle ilgilenmediğim için biraz ön araştırma yaptım. Yapmasaydım da olurmuş. Aynı isimler, aynı argümanlar, aynı safsatalar, aynı ülkeler, aynı denizler, aynı riyaller, aynı ergen tavırları, aynı aynılar, aynı teraneler. Facebook'unda twitter'ında engelleyeni mi ararsın, iki şiir yayımlatıp kız kovalamaya başlayanları mı, "eski abi"lerine kafa tutanı mı, neyi ararsanız var.

Size birşey söyleyeceğim. Bunlar boş işler. Adam gibi işinize bakın. Siz yapamayacaksanız yapacaklar var.

Şimdi o dergilerin pdflerini matbaaya götürmeden önce seçiniz. Sonra dosya seçiliyken L-Shift tuşuna basılı tutarak Delete tuşuna basınız. İşte oldu. Bu kadar basit. Yeni hayatınız bir tık ötede.

İktidar partilerinde de çok adam olur ama beşi birden beş para etmez.

26 Mayıs 2014 Pazartesi

You're the Chopper of This Love

I morninged passing you from bus
my corny hands to eat your arms
i present you programs by every classes
coming me to me your maxoobs that i lost.

Dear the cult sister in your hand that exist
while you breathe it i'm laughing onelectured
i'm a meat and you are a chopper
after three years if have born a horsey lazania.

If death enter among us we become necrophil
they make capital cities with our longlongnose
pass like this, whole of saturdey withoukyou
tell me am i who stay at cash or are hog you.

Quite an animally relatino became ours
when howler lying at sky poeteyed fares
think you will never hold anymore sipsies like this
born me to your favourite salad at these temps.

That temps that i threw coin then you would'nt open
then Uncle that under match beat me
look black a là franque passing opposite one suddenly
with your ethnic, with your bone, this chopper paradigm.


Liman Mehmetcihat - Denge Esentürk

Yağmurda konuşan mı çok ıslanır, yürüyen mi?


Yüzyıllardır insanoğlunun aradığı yanıt sonunda bulundu. En son NTV Bilim Yayınlarından çıkan Felsefe derskitabında da vurgulandığı gibi Herakleitos'tan Derrida'ya kadar herkesi felsefe yapmaya sürükleyen soru bilimsel olarak açıklığa kavuşturuldu.


Ben (Denge Esentürk) ve Münir (Yenigül) uzun süren bir tartışmanın ardından sorunu deneyimlemeye karar verdik ve bir psikolog gözetiminde deneyi başlattık. Yağmurlu İzmir gününde verdiğimiz bu kararın dünyanın Bilim ve Şiir tarihini değiştireceğinin farkındaydık.


Toplumsal sorumluluğumuzun bilincinde olarak, gereksiz konuşma konusunda uzman sayılabilecek olan ben, konuşma kısmını; Münir ise sessizliği yüzünden yürüme kısmını gerçekleştirmek üzere harekete geçtik. Münir'in saç fazlalığı faktörünü göz önünde bulundurarak, denekler olarak yağmur altında bone kullandık. Bilimsel olarak idealliğinden kimsenin şüphe edemeyeceği bir biçimde, deney süresini 17 dakika ayarlayarak, deneyi tamamladık. Münir Ege Üniversitesi Öğrenci Çarşısı'nı 7 kez turladı. Bu sırada ben de gözetmenlerin gözetiminde ölümüne konuştum ve soluk soluğa kaldım.


17. dakikanın sonunda yağmur suyndan izole bir ortamda ıslanma öncesi değerlerle karşılaştırmak üzere ağırlıklarımız alındı ve kaydedildi. Daha net sonuçlara ulaşmak üzere tüm giysilerin suyu, son teknoloji cihazlar kullanılarak sıkıldı ve deneklere ait ayrı haznelerde biriktirildi. Çıplak ten üzerindeki nem de devasa etüv fırınlarında eş zamanlı olarak uçurularak hesaplandı ve bu sonuçlar da ağırlık farklarıyla karşılaştırıldı.


Sonuç: Deneyimizin bilimselliğinde ve şiirselliğinde şüpheler kalmaması için uzun uzadıya açıkladığımız koşulların ve yöntemlerin ışığında tarihi bir sonuca ulaştık. Bu tarihi sonuca göre her ikimiz de bir miktar ıslanmıştık.


22 OCAK 2011

http://esit-blog.blogspot.com.tr/2011/01/yagmurda-konusan-m-cok-slanr-yuruyen-mi_22.html

27 Nisan 2014 Pazar

Hamamböğcekleri

Son zamanlarda bir takım zerzevat kendi yoğun gündemimizi fırsat bilerek dedikodular üretmiş. İtliğimiz uğursuzluğumuz bir yana, Nazi Almanyası'ndaki Yahudilere yapıldığı gibi bazı konformistler bizimle kurulmuş ilişkilerini reddetmiş. Daha ziyade dedikodular şeklinde ilerleyen bu faşist retçiler utanmaz gibi bizlere faşist diyesilermiş.

Burdan söylüyorum. Hamamböceğinin Türg'ü, Kürd'ü, Ermeni'si olmaz. 24 Nisan'ı, Dersim Katliamı'nı ve saireyi sanki Esenterk yapmış gibi algılayan kişi asıl faşistlerdir. "Bayrak yakan" daşnaklarla, "sözde ermeni"lerle, yalancılarla, çetin altan ve mahdumlarıynan, Kürt faşistleriyle, şovmen şizofrenlerle, egzibisyonistlerle (teşhircilik) aynı yerde durmayı reddetmek eğer alevi katili Selim'le aynı yerde durmak demekse varın siz Selimci bilin beni. Varın, okulunuza, sosyal ağlarınıza, şiirle kız kovaladığınız bar ve kültür merkezi kuytularına gidin. İslami çizginizden aman ha ayrılmayın.

Bizi kirletemezsiniz, boşuna yorulmayın. Fakat kendinizi geliştirin diye söylüyorum azıcık biyoloji okuyun da birilerine Darwinist derken, Adnan Oktar'dan, maymundan geliyorsak neden maymunlar şimdi insan olmuyorculardan, farklı olmadığınızı görün. Kürt olmak aşağılık kompleksine sahip olmak zorunluluğunu getirmez. Türk olmak "yukarılık" kompleksine sahip olmak zorunluluğunu getirmez. Aksinde ısrarcıysanız aha da size ayna tutayım:

Neyse bu tip konulardan son sözedişim, siz gibi işeyaramazlara da son arkadaşça önerimdir. Daha da olayı ırkçılığa çekip tehdit telefonları edilmesini istemiyorum. Sizin erkekliğiniz size, bizim insanlığımız bizedir. Size de böyle bakarız:







15 Mart 2014 Cumartesi

Silsileyi helâket

Benim için en kötü ay 5 Mart'tır. Bilenler bilir. Bilmeyenler bilmez.
Aylardır çeşitli sebeplerden stresler var. Berkin Elvan muhabbeti yapmayacağım zira durup durup ağlıyorum. Yangınlardan, biber gazlarından, ölümlerden, yastan, ayağımın burkulmasından daha güzel şeyler de var. Ülkece bir bunalımdayız. Kollektif Depresyon.

Mutluluk veren şeyler bir tık uzakta. Bir lafta bir sözde bir dizede. Birkaç kelimeyle Suriye savaşı bitebilir, insanlar teskin edilebilir. Dağıtmak çok kolay.

Bundan aylar evvel bana kitap muhabbeti açıp aklıma düşüren, sonra da hiçbirşey olmamış gibi sırt çeviren bir dallama şekil demiş. Bu zatla benim hayatımda geride bıraktığım herşeye yazılan başka bir dallama gözümde farksız. Hayatta kendisi olamayan ve kendisini daima başkaları ve toplum üzerinden tanımlayan, bir çeşit "pop yamyamları".

Bu tür insanlar bu şiir, edebiyat, müzik, dergi, gazete, toplumsal sarsıntıları ön plana çıkmak için ve başkalarının beğenilerini doğrulayarak var olmakta. Kendi fikri olmayıp her dediğinizi onaylayan, yetersiz kalınca belaltı vurmakla tehdit eden, daima doğrulanmış fikirlerle hareket eden ve asla ortaya yeni şeyler atamayan insanlar. Şöyle ki bu insanlar Sayın Başbakanımız gibi, huzursuzlukta ve kavgada nema arayan, beceremediğinde hakaret yoluna başvuran, bir adam bularak sevmediği ya da onu bir tarafına takmayan insanlara "siz bu adamlardansınız" diyen, zihni asalaklardır.

Bu zamazingolar "abi o dergi ne oldu" deyince "beni çok ön plana çıkıyorum diye eleştirdiler, zaten hepsi çoluk çocuktu, ben çıkınca bitti" deme cüretini gösterirler. Bu sadece bir örnekti. Yaşamdaki bir takım zihni asalaklara bu tip testler uygulayarak onları ayırt edebilirsiniz. Fakat bu tipleri hayatınızdan çıkarmanız kolay değildir. Yeri gelir eski üsluplarınıza, eski bulunduğunuz yerlere, eski favori kafelerinize, çıkıp/görünüp vazgeçtiğiniz yerlere, eski kız arkadaşlarınıza, eski arkadaşlarınıza, hatta eski "laflarınıza" dadanabilirler.

O yüzden boş koyun. Boş koyun ki adam yerine koyduğunuzu sanmasınlar. Otutun kitap falan okuyun, daha hayırlı.

O kadar meselenin arasında sıkıldım ve böyle ufak bir mesele zihnimi daha çok meşgul etmesin diye yazdım.

22 Şubat 2014 Cumartesi

Yayın mayın


Viikki

İnsan bazı günlere güzel başlamak istiyor artık. Aylardır ölümdü, kayıttı, projeydi, aylaklıktı, vedalardı, amerikan hörör storiydi, ayakkabı kutusuydu, ali ismail'di, oğlum ne kadar paran vardı, baba üç beş kuruştu, terlemelerdi, yağmurlardı, kar'dı, kıştı derken sıkıldım. Hepimiz sıkılmış olmalıyız. Yalanlar dolanlar hep yanıbaşımda, içimde, kafamda.

Ev değiştirmek hep acayipti. Anası babası öğretmen falan olan çocuklar göçebe hayatı yaşıyor. İlk büyük yolculuk üç yaşında memleketin en doğusuna olmuş. Kamyonda. Hatırlamıyorum. Sonra en batıya geri. Otomobilde. Hatırlıyorum. Bunun arası da bayram seyranda gelgitler. Yüzen Ada'yı unutamam. Yeşil Keban. Göreme. Bitmeyen Konya.

Yalnız başıma yolculuk etmişliğim de oldu çok. Okul gezilerine asla gitmedim. Çanakkale'yi, Troya'yı birileriyle birlikteyken görmedim. 


Kaivopuisto, Helsinki


Sonra Helsinki. Aylarca alışamadım. Soğuk değil de karanlık kötü. Dönmeye iki hafta kala, zaman zaman ağlamışlıklarım da oldu. Ordayken bişeyler oldu. Sonra Prag. Aylarca alışamadım. Soğuk da karanlık da değildi. İki hafta kala ağlamışlıklarım oldu. Orda hayatımda bişeyler yaşandı. Güzel şeyler.

Bunun başka yurtdışları da var. Başka şehirler. Şehirleri genelde sevmem. Birkaçı hariç. İzmir, Helsinki ve Viyana bende başkadır. Kırları biraz daha çok severim. Dağları biraz daha, deryaları daha daha. Kale burçlarıyla sütunları. Uyuyakaldığımda rüya görmedim. Lozan falan hikaye. Baykuşlar iyi. Odamdan çıkmamak güzel bir özgürlük. Güzel bir hapis.


Karlşteyn, Pırağ


Taşınmak acayip. Başbakanın dediği gibi, ben iyi biliyorum. Kimi çabuk alışıyor. Ben genelde alışmam. Zamanlama manidar olur. İnsanlara konuk olur, şehirlere konuk olur sonra dönerim. Bunu hep yörüklüğe bağladım. Bu iş böyle. Kahve de fena değil mesela Çibo olunca. Tarih programları bazen acayip. Çağatayca daha da acayip. Şiirler çok fazla, şair müneccimler çok fazla. Artis.

Bir gün gerçekten bir evim olursa mobilyaları acayip olacak. Mobilya sevdiğimden değil. Sade bir odada yaşamak istiyorum. Açık renkli, kitaplıksız, giysisiz, hatta yataksız. Ama taşınmadan olsun istiyorum bunlar hem de. Minimallik değil üşengeçlik lan...


Livas